SON DAKİKA
Hava Durumu

Batı’nın gençliğe kurduğu sessiz kuşatma haz, hız ve tüketim

Yazının Giriş Tarihi: 07.07.2025 11:28
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.07.2025 11:28

Günümüzde, insanlık tarih boyunca hiç bu kadar, büyük bir ruhsal buhranın içinde olmadı. İnsanlar, her şeyi maddi değerler üzerinden ölçen bir akılla; etik değerleri, ahlakı ve dini inançları devre dışı bırakmanın eşiğine sürüklüyorlar.
Batı’nın dayattığı tüketim kültürü, bireyi sürekli haz peşinde koşmaya, hızla tüketmeye ve sürekli “daha fazlasını istemeye” şartlandırıyor. Bunun sonucunda, insan manen içi boşaltılmış bir varlığa dönüşüyor. Çünkü insan, üretmeden sadece tüketerek var olamaz; düşünmeden, sorgulamadan sadece izleyerek yaşayamaz. Sosyal medyanın baş döndürücü hızında gençlerin aklı, dikkati ve zamanı adeta esir alınmış durumda. Her şey, gençlerin derin düşünmesini, kitaplara eğilmesini, kültürle bağ kurmasını engellemek üzere kurgulanmış. Sanki biri bizi gözetliyor evet dijitalleşen dünyada bireyi birebir markaja alarak onun istekleri doğrultusunda ona mesajlar gönderiyor,bireyi algı operasyonlarıyla ele geçiriyorlar.
Özellikle sosyal medya, gençleri bilgi sahibi olmadan fikir sahibi gibi hissettiren sığ bir dünyaya mahkûm ediyor. Gençlerin düşünmesini, analiz yapmasını, sorgulamasını engelleyerek düşüncesiz, bir toplum inşa etmeye çalışıyor. Batı’nın istediği tüketen, ama üretmeyen, sorgulamayan ama itaat eden bir birey profili ortaya çıkarıyor.
Bu küresel sistem, aile kurumunu da hedef alıyor. Aileyi parçalamak istiyorlar, aile parçalanırsa toplum dağılır, millet çöker. Batı’nın yıllardır uyguladığı en etkili strateji, aile bağları zayıflatıldığında, birey yalnızlaşır; yalnız birey daha kolay yönlendirilir. Bu yüzden Batı destekli popüler kültür, aile değerlerini aşağılamayı, ebeveyn-çocuk ilişkisini bozmaya yönelik dizileri, içerikleri ve ideolojik akımları sürekli pompalıyor.
Bir toplum tarih bilincinden koparıldığında, kültürü ve medeniyeti yok edildiğinde; kendisine yabancılaşır. İşte Batı’nın en sinsi planı da budur: Amaçları, gençlerimizi tarih, kültür ve inanç bağlarından koparıp köksüzleştirmek istiyorlar. Çünkü köksüz bir toplum zamanla ruhsuz hale gelir; ruhsuz toplumu yönetmek ise çok daha kolaydır.
Ne yazık ki bu saldırıların sonuçlarını Türkiye’de açıkça görebiliyoruz: Son yıllarda intihar oranlarında artış, uyuşturucu kullanımının gençler arasında yaygınlaşması ve psikolojik ilaç tüketiminin rekor seviyelere ulaşması, toplumun manevi ve psikolojik çöküşünün en somut göstergeleridir. Türkiye’de yılda ortalama 4 bin kişi intihar ediyor; genç yaşta madde bağımlılığı hızla yayılıyor; antidepresan ve diğer psikiyatrik ilaç tüketimi her yıl milyonlarca kutuyu buluyor. Bütün bunlar; gençlerin ve ailelerin boşlukta olduğunu, değerlerinden uzaklaştığını ve manevi destekten mahrum kaldığını gözler önüne seriyor.
Geçenlerde Ankara’daydım; Kızılay’da yürürken tabelalara dikkat ettim. Tabelaların büyük çoğunluğu yabancı kelimelerden oluşuyordu: “Cafe Milano”, “King Barber”, “Chef’s Kitchen”, “Coffee House”, “Beauty Center”… Kahvehanenin adı kahvehane değil “Coffee House”, berberin adı berber değil “King Barber”, lokantanın adı lokanta değil “Chef’s Kitchen” olmuş! Neden Türkçe kelimeler yazılmıyor? Belki değişim diyeceksiniz ama bununda bir sınırı olmalı. Dilimiz, kimliğimizin en önemli taşıyıcısıdır. Türkçe yerine yabancı kelimeler kullanmak, dilimizi ve kültürümüzü silikleştiren başka bir kültürel erozyondur. Bir milletin dili erozyona uğradığında; kültürü, tarihi ve değerleri de çoraklaşır.
Tam da burada, Benedict Anderson’un Hayali Cemaatler kitabında vurguladığı gibi, millet dediğimiz hayali cemaatlerin inşasında dil en güçlü unsurdur. Eğer dilimiz yabancı kelimelerle kuşatılır ve kültürel bağlarımız koparılırsa, millet bilincimiz hızla zayıflar.
Unutmayalım ki güçlü bir millet; tarihine, kültürüne, diline, inancına sahip çıkan, ailesini koruyan ve gençlerini bilinçli yetiştiren millettir. Bugün Batı’nın oyununu bozmanın yolu; haz ve hız tuzağına kapılmadan, sosyal medyanın dayattığı bağımlılıktan uzak durarak, okumayı, düşünmeyi, üretmeyi, manevi değerlerimizi yaşamayı, yaşatmayı ve dilimizi korumayı yeniden merkezimize almaktan geçiyor. Hayırlı bir hafta diliyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    Yükleniyor..
    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.