Son yıllarda bölgemizde hareketli günler geçirmekteyiz. 24 Şubat 2022 tarihinde Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması ile başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ve 7 Ekim 2023 tarihinden sonra başlayan İsrail- Hamas savaşı, diğer bölgelere yayılır mı bilinmez ama bölge ülkelerini tedirgin etmektedir. Dünyanın herhangi bir bölgesinde meydana gelen bir olay, uzak yakın fark etmeden dünyanın diğer bölgelerini de etkilemektedir. Bu nedenle de ülke ekonomileri kendi dışında meydana gelen bu olaylardan kademe kademe etkilenmek durumunda kalmaktadırlar.
Türkiye ise jeopolitik ve jeostratejik konumu itibarıyla bu olaylardan en fazla etkilenen ülke olmuştur. Savaşlar hem bölgemizi hem de dünya kamuoyunu meşgul etmektedir. Savaşların bir başka boyutuda insan hakları; Terör devleti İsrail’in ABD ve AB ülkelerinden destek alarak on binlerce masum Gazzeli bebek, çocuk, kadın başta olmak üzere hunharca katletmesi insan hakları konusunu bir kez daha gündeme getirdi. İnsan hakları hak getire, okyanuslarda fok balıklarını kurtarmak için çaba gösteren batılı ülkeler, Gazze’de katledilen insanların, bir fok balığından daha değersiz olduğunu bir kez daha dünya kamuoyuna göstermişlerdir. İnsanlık Gazze’de ölmüş ve yok olmuştur.
Hallacı Mansur’un söylediği ‘Cehennem acı çektiğimiz yer değil acı çektiğimizi kimsenin bilmediği yerdir’ sözü tamda Gazze’deki bebek, çocuk, kadın ve yaşlıların yaşadığı o cehennemin feryadını insanlığın duymadığını anlatmaktadır.
Dünya başkentlerinde halklar sokaklara dökülerek bu katliamlara bir son verilmesini talep etmekte ancak, yöneticiler üç maymunu oynamaktadırlar. G7 ler olarak bilinen gelişmiş küreselci bu ülkeler Gazzede yaşanan kan ve gözyaşına ortak olmaktadırlar. Eğer batıda demokrasi varsa! ben olduğunu zannetmiyorum halkın haklı bu tepkilerine cevap verirler ve bu vahşete bir son verirler.
Bu savaşın dünyaya ilk etkisinin petrol ve altın fiyatlarının yükselmesine, buna karşılık dünya borsalarında genel olarak bir düşüşün olduğunu görmekteyiz. Avrupa ve Amerika merkez bankalarının enflasyonun kontrol altına amak için faiz artırımlarına gitmesi bu savaşın bir etkisidir. Elbette savaşın bir diğer etkisi, enflasyonla mücadele süreçlerini olumsuz etkileyebilmesi yanında, bazı mal fiyatlarında artışlar veya lojistik zorluklar nedeniyle ekonomilerde yavaşlamaya da neden olabilmesidir. Burada savaştan tek kârlı çıkacak olanın silah tüccarları olacağını ifade etmeye gerek dahi yoktur.
Savaşların bir başka sonucuda yerinden edilmiş mültecilerdir.
Rusya-Ukrayna savaşında OECD ülkelerindeki Ukraynalı mülteci sayısı Haziran 2023 itibarıyla 4,7 milyona ulaştı. Ukraynalı mülteci krizi, Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'ndan beri görülen en büyük "yer değiştirme" oldu.
Ülkemiz deki Göç İdaresi verilerine göre Türkiye’de ikamet izni bulunan 1.200.325 sığınmacı bulunmaktadır.
İkamet izni bulunan mülteciler; Türkiye’de en çok ikamet izni alanlar Rusya, Türkmenistan, Irak, Suriye, İran, Azerbaycan, Özbekistan, Afganistan, Kazakistan ve Ukrayna takip ediyor.
Türkiye'de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 19 Ekim 2023 tarihi itibarıyla bir önceki aya göre 24 bin 507 kişi azalarak toplam 3 milyon 264 bin 248 kişi oldu. Kayıtlı Suriyeli sayısı 1 Ocak 2023'ten bu yana toplamda 271 bin 650 kişi azalarak son 7 yılın en düşük seviyesine geriledi.
Yukarıdaki verileri vermemdeki sebep Türkiye’de bulunan mülteci ve sığınmacıların bulunduğu ülkelere baktığımızda, savaş, ekonomik buhran, siyasi gerilim, toplum düzeninin bozulması gibi durumlarda, bulundukları ülkelerini terk ederek kendilerini güvenli gördükleri ülke olan Türkiye’ye göç etmektedirler.
Şimdide aynı oyunu terör devleti İsrail 2.300.000 Filistinli vatandaşı yerlerinden yurtlarından ederek başka ülkelere zorunlu göçe tabi tutmak istemektedir.
Küresel emperyalist sistem dünyada medeniyetler çatışmasını tetiklemektedirler. Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması, Soğuk Savaş sonrası dünyada insanların kültüre ve dine dayalı kimliklerinin başlıca çatışma kaynağı olacağını öne süren bir tezdir.
Amerikalı siyaset bilimci Samuel Philips Huntington’un 1993 yılındaki tezine göre gelecekte savaşlar ülkeler arasında değil, kültürler arasında çıkacaktır demişti. Daha sonra bu tez 1996 yılında kitaplaştırıldı.
Nitekim İsrail Başbakanı ve Gazze katliamlarının baş mimarı Netanyahu İsrail ordusunun Gazze’ye yönelik kara harekâtına hazırlandığını açıklarken, “Hamas’a karşı Yeşaya kehanetlerini göreceğiz” ifadelerini kullanmıştı.
Siyonizm’in Büyük İsrail idealini kapsayan bu inanıştaki coğrafya, Tevrat metinlerinde “Nil Irmağı’ndan Fırat Irmağı’na kadar uzanan topraklar” olarak tasvir ediliyor.
Yeşaya’nın kehanetleri arasında “insanlığı kurtaracak bir meshin geleceği” yer alıyor. Hristianlar Hazreti İsa’nın gelişiyle bu kehanetin gerçekleştiğine inanıyorlar. İncil’de de yer alan Yeşaya kehanetleri hem Hristiyan hem de Yahudi inancını şekillendirmiş metinler olarak yer alıyor.
Bu düşünceden hareketle Huntington, dünyadaki sınırları kesin olarak belirlenmiş dokuz medeniyetten bahseder bunlar; Batılı, İslam, Latin Amerikalı, Afrikalı, Çinli, Hindu, Ortodoks, Budist, Japon diye ayırır.
Dahası dünyanın geleceğine yön verecek olan en geniş coğrafyalara yayılmış iki medeniyet (Batılı ve İslam) arasında kaçınılmaz bir çatışma olacağını iddia eder. Bugün İslam dini Batı’da Hristiyanlık dışındaki diğer tüm dinlerden, daha fazla inanana sahiptir ve İslam ile çatışmaya girecek olan Batı kaçınılmaz olarak kendi içindeki bu azımsanamayacak nüfusla da sorun yaşamak zorunda kalacaktır.
Bu bağlamda Huntington, bu coğrafyada meydana gelen siyasi çekişmelerin ve tüm büyük savaşların sebebini İslam-Batı arasındaki çekişmeye bağlamaktadır. Aslında geçmişte yaşanan bir haç ve hilal savaşının bugünde devam ettiğine İsrail ve Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugayları arasındaki savaşla şahit olmaktayız.