SON DAKİKA
Hava Durumu

Temel bir Afet Anayasa’sına ihtiyaç var

Yazının Giriş Tarihi: 27.09.2023 13:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.09.2023 13:05

İnsan hayatında normal yaşam devam ederken, aniden veya belirli bir zaman diliminde meydana gelen doğal, yer ve hava hareketleri sonucunda yerleşim, üretim, alt yapı, üst yapı gibi genel hayatın zorunlu vasıflarını etkileyen olaylara afet diyoruz. Meydana gelen bu afetlerde ve afetlerin etkilerine karşı, afeti yönetecek kamu idaresinin afetzedelere etkin ve hızlı bir şekilde hizmet götürmesi, sosyal hukuk devletinin bir görevidir.  

Çünkü günlük hayatın, akışının sürdürülmesinden sorumlu olan kamu idaresinin, bu akışı bozacak afete yönelik önceden önlemler alması gerekli olup; alınan bu önlemlere rağmen meydana gelen afetin ortaya çıkardığı zararları da en kısa sürede ve etkili yöntemlerle, kamu idaresinin çözmesi gerekmektedir.

Afetten sorumlu idarenin (AFAD) sorumluluk bölgesi içinde olağan dışı gelişmelere karşı önceden hazırlıklı olması, meydana gelen afetin etkilerine karşı ivedilikle çözüm bulması, kamu hukuku açısından baktığımız da idari bir hizmet olarak değerlendirilmektedir. Yaşadığımız onca afete rağmen afet mevzuatımıza baktığımızda 1960 ların mevzuatıyla afetleri yönetmeye çalışmaktayız. Artık afetlerle ilgili yeni bir yasa yapma vakti gelmedimi!

Afetlere ilişkin yasal düzenlemeleri içeren mevzuatımıza baktığımızda; konunun daha çok afet sonrası yapılacak, acil durum eylem planlarına yönelik iş ve işlemleri kapsadığı ve mülkiyet hakkını esas alan düzenlemelere ilişkin olduğu görülmektedir. Ülkemizde afet anayasası olarak adlandıracağımız temel bir bir afet mevzuatı maalesef bulunmamaktadır.

25/05/1959 tarihinde Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe giren “7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun” günümüzde karşılaştığımız afetlerde ortaya çıkan ihtiyaçlara cevap vermekten oldukça çok uzaktır.

Yerleşim yerlerinde, afet olduktan sonra afet bölgesi ilanı ve zararların tanzimi konusunda, yürürlükteki hükümler vatandaşın ihtiyaçlarına cevap veremediği gibi mevzuatın istediği şartlar nedeniyle vatandaşın bürokratik bir sarmal içinde boğuşarak bir kez daha mağdur olmasına neden olmaktadır.

Bir örnek vermek gerekirse bireysel olarak evi yanan veya hasar gören bir vatandaşa, uygulamada az ve orta hasarlı tek konutta meydana gelen afet hasarlarının ödenmeyeceği, bu tür taleplerin valilik imkanlarıyla karşılanması kaynağın yetersiz olması durumundaysa diğer kamu kaynaklarının kullanılması yönünde uygulamalar bulunmaktadır.

Bir diğer önemli tespitimiz ise; yürürlükteki kanun, yönetmelik ve genelgelerin içerik bakımından ağırlıklı olarak depreme dayandırılmasıdır. Mevcut kanun da sel ve orman yangınlarına kısaca değinilmekte, ancak; günümüz şartlarında iklim değişikliği, kuraklık ve teknolojik gelişmelerin ilerlemesiyle birlikte meydana gelen olayları afet olarak tanımlayabileceğimiz uçak, gemi, tren kazaları, KBRN ve endüstriyel kazalara hiç değinilmemektedir. Kanunun yeniden bu afetleri de göz önünde bulundurarak güncellenmesi gerekmektedir.

Tekraren söylüyorum günümüzdeki en önemli sorunlarından biri olan afet mevzuatındaki dağınıklık ve birbiriyle çelişir hale gelen hükümler nedeniyle, uygulamada pek çok sorun yaşanmaktadır. 5902 Sayılı   Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un 23. maddesindeki kaynak yönetimi buna bir örnek teşkil etmektedir.

Afet mevzuatın da görülen bu karma karışık yasal düzenlemeler, tek bir mevzuatta derlenip toparlanıp günün şartlarına uygun olarak düzenlenirse, bu dağınıklık ortadan kalkacaktır. Özellikle genelge ve KHK’lar ile yürütülmeye çalışılan bu tür yaklaşımlar ortadan kaldırılmalıdır. Devletin ve kurumların icracı faaliyetleri yeni yapılacak afet mevzuatıyla birlikte, daha hızlı bir şekilde (AFAD) hareket edecek, bu da vatandaşa hizmetin daha verimli ve hızlı bir şekilde götürülmesini sağlayacaktır.

Bu nedenle; afet açısından olaya bir bütün olarak baktığımızda halen mevcut mevzuatta, afet öncesi risk odaklı hazırlıklar yapılarak, sonrasındaki, müdahale yöntemlerini ve afet zararlarının tazminini, afetzedelerin lehine, güvence altına alan bir afet Kanunu’nun   hazırlanması elzemdir.

Halen mevcut uygulamada bulunan;

1- 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,     

2- 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun,

3-  3194 Sayılı İmar Kanunu,

4-  4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun,

5- 4123 Sayılı Tabii Afet Nedeniyle Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesine Dair Kanun,

6- 7126 Sayılı Sivil Savunma Kanunu,

7- 6305 Sayılı Afet Sigortaları Kanunu,

8- 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun,

9- 4539 Sayılı Doğal Afet Bölgelerinde Afetten Kaynaklanan Hukuki Uyuşmazlıkların Çözümüne ve Bazı İşlemlerin Kolaylaştırılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabulü Hakkında Kanun, gibi ilintili kanunların yeniden revize edilmesi ve alt mevzuatının hazırlanması afet mevzuatını derli ve toplu bir hale getirecektir.

Genel manada özetlemeye çalıştığım, afetlerde, devletin sorumluluğu göz önünde bulundurularak, Afet Hukuku’nun geliştirilmesi gereken bir hukuk alanı olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Afete uğramış ve zarar görmüş vatandaşların devlet tarafından “korunma haklarının” da garanti altına alınması için, gerekli hukuki ve uygulamalar mevcut mevzuatlarda yeniden düzenlenmelidir. Yine bu mevzuatlara yönelik alt yapı çalışmalarının ivedilikle düzenlenmesi gereklidir.

Yaşadığımız afetlerde sık sık karşılaştığımız bir konuda afetlerin hemen ardından vatandaşların bürokratik işlemlerin karmaşıklığı karşısında, yaşadıkları mağduriyeti en aza indirgemek için izlemeleri gereken hukuki süreçlere ilişkin, AFAD tarafından hukuk birimleri oluşturularak, afetzedelere hukuki ve teknik destek sağlanmalı ve gerekli bilgilendirmeler yapılmalıdır.

Sonuç olarak; Afet Hukuku, normal yaşamda temel insan ihtiyaçlarının karşılanmasının aniden kesintiye uğradığı bir anda, devreye girmektedir. Devlet ise “koruma sorumluluğu” gereği afete uğrayan vatandaşlarının, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını sağlamalı ve yeni düzenlenecek Afet Kanunuyla birlikte afetzedeler güvence altına alınmalıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    Yükleniyor..
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.