SON DAKİKA
Hava Durumu

Uyuşturucu belası

Yazının Giriş Tarihi: 03.11.2025 11:27
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.11.2025 11:28

Değerli okurlarım;

Yaklaşık iki ay önce, Üniversiteden arkadaşım Vedat Alan’la Ankara’da bir çay ocağında buluşmuştuk.

Daha çaylarımızı yudumlamadan, sokağın başında büyük bir gürültü duyuldu. Kalabalık merakla olay yerine koştu.

Bir araç hızla sokağa girmiş, direksiyon hâkimiyetini kaybederek elektrik direğine çarpmıştı.

Kısa süre sonra ambulans ve polis ekipleri olay yerine geldi, ancak araç içindeki iki genç olay yerinde yaşamını yitirmişti.

Daha sonra aynı mahallede oturan Nadir ismindeki gencin aracı kullandığı ve uzun süredir de uyuşturucu madde kullandığını çay ocağını işleten Mehmet amcadan öğrendik.

Bu olay o gün sokakta yaşandı ama benzer hikâyeleri her gün başka şehirlerde, basın ve Televizyonlarda hep birlikte şahit oluyoruz.

Uyuşturucu, sadece bireyi, ailesini ve toplumu da derinden sarsan bir ülke meselesidir.

Genellikle merakla veya arkadaş etkisiyle başlayan kullanım, kısa sürede bağımlılığa dönüşebiliyor.

Uzmanların verdiği bilgiye göre; Uyuşturucu maddeler merkezi sinir sistemini etkileyen, insanın algı, düşünce ve davranışlarını bozan kimyasallardır.

Beyinde ki dopamin salgısını yapay biçimde artırarak kısa süreli bir “haz” duygusu oluşturur.

Ancak bu haz geçici, yıkımı ise kalıcıdır. Sürekli kullanım beyindeki ödül sistemini bozar, kişi normal yaşantısında zevk alamaz hâle gelir.

Bağımlılık süreci genellikle üç aşamada gelişir:

Kişi arkadaş çevresi, merak veya stres gibi nedenlerle maddeyi ilk kez dener.

Vücut zamanla maddeye tolerans geliştirir, aynı etkiyi almak için daha fazla madde gerekir.

Artık kişi maddenin etkisi altında yaşar, bırakmak istediğinde ciddi sorunlar yaşar.

Uyuşturucunun türüne göre etkileri değişmekle birlikte, en sık görülen belirtiler arasında isteksizlik, unutkanlık, öfke kontrolsüzlüğü, kilo kaybı, uyku düzensizliği, gözlerde kızarma, para harcama alışkanlıklarında değişim sayılabilir.

Bu belirtiler özellikle gençlerde fark edildiğinde, ailelerin dikkatli olması gerekir.

Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın 2025 yılı raporuna göre,

2024 yılında 427 kişi doğrudan madde kullanımı nedeniyle hayatını kaybetmiştir.

Ölümlerin yüzde 57’si çoklu madde kullanımından kaynaklanmıştır.

Tedavi merkezlerine yapılan ayaktan başvuru sayısı 390 bin 778 olarak kayıtlara geçmiştir.

Bu kişilerden yüzde 43’ünün düzenli işi bulunmazken, yalnızca yüzde 3’ü öğrencidir.

Rakamlar, sorunun yalnızca bireysel değil, toplumsal ve ekonomik boyutu olduğunu da göstermektedir.

Peki, bu sorunla mücadelede ne yapılmalıdır? Öncelikle erken fark etmek çok önemlidir.

Uyuşturucuya yönelen kişi çoğu zaman kendisini ifade edemez, yalnızlık ve çaresizlik hisseder.

Aile, çocuğunun davranışlarında ani değişiklikler fark ettiğinde bunu bir “isyan” olarak değil, bir yardım çağrısı olarak görmelidir.

Tedavi süreci bireyin isteğiyle başlar, ancak profesyonel destek olmadan başarı şansı düşüktür.

Türkiye’de AMATEM ve ÇEMATEM gibi merkezlerde tıbbi ve psikososyal tedavi uygulanmaktadır.

Bu merkezlerde ilaçla desteklenen detoks süreci, ardından psikoterapi ve rehabilitasyon çalışmaları yürütülür.

En önemli aşama ise topluma yeniden kazandırma sürecidir.

Kişinin eğitim, iş ve sosyal destek sistemlerine dahil edilmesi, yeniden umut bulmasını sağlar.

Aileler için birkaç temel öneri:

- Gençlerle iletişimi koparmayın: Yargılayıcı değil, anlayışlı bir tutum takının. Unutmayın sevgi, bağımlı bireyin en güçlü ilacıdır.

- Arkadaş çevresini tanıyın: Gençlerin kimlerle vakit geçirdiğini bilin.

- Fiziksel ve ruhsal değişimleri gözlemleyin: Ani kilo kaybı, uykusuzluk, agresif tavırlar veya içine kapanma gibi belirtiler varsa profesyonel yardım alın.

- Okul ve sosyal çevreyle iş birliği yapın: Rehber öğretmenler, psikologlar ve sosyal hizmet uzmanlarıyla sürekli iletişimde olun.

- Korkutmak yerine bilinçlendirin: Uyuşturucu hakkında açık ve doğru bilgiler verin.

Uyuşturucu ile mücadele yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorumluluktur.

Devletin ilgili kurumları, üzerine düşen görevlerini yerine getirmektedir. Ancak STK’lar ve medyanın iş birliği içinde çalışması, farkındalık eğitimlerinin artırılması gerekir.

Gençlere spor, sanat ve sosyal etkinliklerle alternatif yaşam alanları sunulmalıdır.

Unutulmamalıdır ki bağımlı gençler bir zamanlar umut dolu bir gençti. Onları suçlamak yerine anlamak, dışlamak yerine el uzatmak gerekir.

Çünkü her kurtarılan genç, aslında bir geleceğin kurtuluşudur.

Bugünün çocuklarını ve gençlerini korumak, sadece anne babaların değil, tüm toplumun görevidir.

Sonuç olarak: Uyuşturucuyla mücadelede en etkili yol, gençleri anlamak, dinlemek ve onlarla vakit geçirmek, bilinçli olmak, sevmek, sabretmek ve birbirimize destek olmaktır. Ancak gençlerimizle birlik olursak bu beladan onları koruyabiliriz.

Katma değeri yüksek hayırlı bir hafta diliyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    Yükleniyor..
    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.