Bugün TÜRMOB seçimleri için otobüslerle veya araçlarıyla yola çıkan binlerce delegemiz var. Kimi telefonda sosyal medya gezintisinde, kimi mevzuat okuyor, kimi otobüs camına başını dayamış mesleki kaygıları ve fikirleriyle beraber muhakeme halinde yolculuğuna devam ediyor.
Yüz otuz bin meslektaşın, ailesi ve çalışanlarıyla birlikte, bir milyonun üzerinde olan bir camianın, on yıllardır aşılamamış sorunlarını, vereceği oyla, bir üç yıl daha uzatmaya mı neden olacak? Yoksa bir değişim sağlayıp onca insanının umudunu yeşertmeyi mi sağlayacak? İşte bu soruların cevabını bu muhakeme neticesinde bulacak.
Kolay değil ağır bir sorumluluk. Tarihi eski çağlara uzanan bir meslek bizimkisi. Yasal düzenlemesi yaklaşık kırk yıl. Akademik meslek olarak kabul edilmesi ise otuz yıl. Toplumun tüm sınıflarıyla ilişki içerisinde. İşçi sınıfı, küçük burjuva, büyük burjuva, kompradorlar ve devlet... Bu meslek işte tüm bu unsurların etkileşim ağının ortasında. Bütün illerde örgütlenmiş büyük ve önemli bir kurumsal yapı.
İşte bu kurumsal yapının krizleri, yıllar içerisinde o kadar büyüdü ki, bu krizler ancak yapısal bir değişiklik ve yasal düzenleme ile çözülebilecek bir hâl aldı. Peki, bu değişiklik nasıl sağlanacak? Yapısal krizlerin büyümesine göz yummuş, bu sorunlardan beslenerek şişmiş bir yönetim ve liderlik anlayışının devam etmesiyle mi? Elbette bu süre içerisinde emekte verilmiştir. Bu yadsınamaz. Ancak emek vermenin yetmeyeceği bir dönemdeyiz. Yıllardır aynı yönetim anlayışının neden olduğu kurumsal körlükten kurtulmamız gerekir.
Delegelerimiz içinde, mevcut oda yönetimlerinin ekiplerinde yer alanlar, muhalif tarafta olanlar veya bunların dışında bağımsız olanlar var. Her delegemiz mevcut yönetimlerle etkileşim ve iletişim içerisinde. Ancak yukarıda bahsettiğimiz sorunların ağırlığı ve bunların verdiği sorumluluk tüm bu ilişkilerin üzerindedir. Zira tarihsel kökü bu kadar derin olan ve yüzbinlerce insanın mesleki yaşamını etkileyen bir kararın parçası olmak, şimdiye kadar kurduğumuz tüm bireysel ilişkilerden çok daha değerli bir hâl alıyor.
Haksız rekabet, tahsilat sorunu, bağımlı meslektaşların özlük hakları, angaryalar ve mesleki itibar konuları yasal bir düzenleme gerektirdiği gibi kurumsal yetenekler de gerektiriyor. Örneğin; sırtımıza ağır yükümlülükler getiren düzenlemeler, esasen bizden çok vergi mükelleflerini ilgilendiriyor. Ancak maalesef bunlar vergi mükelleflerinin umurunda olmuyor. Onların bağlı bulunduğu esnaf odaları, ticaret sanayi odaları veya TOBB ile şimdiye kadar hiçbir kurumsal bağ kurulmamış. Hiçbir eşgüdüm sağlanmamış. Onları da harekete geçirecek bir alt yapı hiç oluşmamış.
İşte bu eşgüdümü sağlayacak girişimler, yasal düzenleme değil, fakat kurumsal bir yetenek gerektiriyor. TÜRMOB yöneticilerinde de işte bu kurumsal yeteneklerin olması gerekiyor. TÜRMOB’un iletişim içerisinde olacağı tek kurum GİB değil. Onlara süre uzatım dilekçesi vermek, belli dönemlerde nezaket ziyaretleri yapmak maalesef kurumsal yetenek değil. Bu mesleğin entelektüel sermayesinin gücünü hissettirecek bir iletişim yeteneğinin TÜRMOB yöneticilerinde olması gerekiyor.
Herhangi bir uygulama gündeme geldiği zaman toplumun tüm kesimlerini bilgilendirecek veya gerektiğinde harekete geçirecek bir ağı kurması gerekiyor. Bu ihtiyaçları tespit eden ve çözüm vizyonunu ortaya koyan Sayın Ali Nazım TEKELİOĞLU geçtiğimiz günlerde katıldığı bir programda çok güzel bir düstur tanımladı: “TOPLUMSAL BİR TÜRMOB İNŞA EDECEĞİZ.” Bu, tüm sorunların çözümü için TÜRMOB yöneticilerinde olması gereken bir düstur.
Meslektaşın ihtiyacı olan yapısal değişimin anahtarını bu altın cümleyle ifade eden TÜRKİYE MESLEKTE BİRLİK PLATFORMU adayı Sayın Ali Nazım TEKELİOĞLU hiçbir grup ayırmaksızın Tüm meslektaşlarımızın ihtiyacı olan programı bizlere sunuyor.
Başını cama yaslayıp Ankara’ya doğru yola çıkan delegelerimizin yolculuğu, yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden dolayı, genel kurul yolculuğundan çok bir vicdan yolculuğu olacaktır. Geride bıraktıkları her bir kilometrede tüm kişisel arkadaşlıkları ve ekip-grup aidiyetlerini yollara bırakacakları bir yolculuk olacaktır. Asıl büyük aidiyet, vicdani sorumluluğu delegelerimize teslim eden, yüzbinlerce insanın da içinde olduğu meslek camiamıza duyduğumuz aidiyettir. Bu hissiyatı tüm delegeler paylaşmaktadır. Hayırlı yolculuklar…