Dünyada sahnelen küresel tiyatronun senaristleri ve senaryoda sahnelen oyunda figüranlığı gönüllü yapanlar, hep o ülkelerin sözde münevverleri olmuştur.
Bu sözde aydınlar küresel senaristlerin kendilerine uygun gördükleri rolleri bihakkın yerine getirerek efendilerinin takdirlerini kazanmışlardır.
Düşünce örgülerini efendilerinin belirlediği alanlardan almak zorunda oldukları için, mensubu oldukları halklarının/ milletlerinin hiçbir değer yargılarını önemsememişlerdir.
İçinde idame-i hayat ettikleri toplumun tarihine, kültürüne, dini değerlerine şaşı baktıkları için, ruhlarında taşıdıkları ufunet, kin ve nefretleri fırsat bulduklarında kusmaktan geri durmamışlardır. Zira yaşam felsefeleri hep şu olmuştur. Kimin tarafından hem mide, hem zihin hem de ruhen besleniyorlarsa, onlardan daha çok kendi halkına, milletine kötülük yapmakta bir beis görmemişlerdir.
Konjonktüre göre şekillendikleri için de, kimi zaman en demokrat, kimi zaman en dindar, kimi zaman en halkçı, kimi zaman en vatansever olmaktan da geri durmamışlardır. Güç ve koşullar onlardan yana oluşmuş ise, demin söz ettiğim hiçbir değeri anımsamaz, hatta öylesi bir şey söylemediklerini bin bir yalan söyleyerek inkâra kalkışırlar. İstenilen gücü elde edinceye kadar seven, kucaklayan, birleştiren, her türlü farklılığı zenginlik addeden bir tavır sergilerler. Vaktaki istenilen noktaya varınca da, şirret mi şirret, kibirli mi kibirli, her şeyi en iyi bilen mi bilen ve herkese ama herkese haddini bildiren mi bildiren bir karaktere evriliverirler.
Güç nasıl bunları zıvanadan çıkarıyor ve akıllarını başlarından alıyorsa, güç karşısında ezik mi ezik ve sinik ve silikler.
Coğrafyamızda ne yazık ki bu kişiliklerden mebzul miktarda insan müsveddeleri vardır.
Toplumun kendi köküne, değerlerine, özüne dönme arzuları bu sözünü ettiğim kişilere adeta kâbus yaşatmaktadır.
Zira toplumdaki ruhen, zihnen görülen müspet değişim eğilimi, efendileri adına onları sıkıntıya sokmakta ve onları her türlü melanetleri yapmaya sevk etmektedir.
Peki bu yarasa ruhlu sözde aydınların, efendileri memnun olsun diye ortaya koydukları üstün çabalara, biz medeniyet tasavvurumuzun tekrar inkişafı için onlardan daha fazla gayret ortaya koymakla yükümlü değil miyiz?!
Eğer böyle bir vizyon ve misyona talip isek, haydi daha çok çalışmaya, adil davranmaya, iyilik ve merhametin öncüleri olmaya çalışalım. Bütün bir yeryüzüne paylaşımın, adaletin , hukukun, hakkın ve dürüstlüğün timsali olmaya, insanlığın yüz akı olacak işlerin öncüleri olalım.