Sanat ve estetizm birbirinden ayrılması düşünülmeyen ruh ikizi iki kavramdır. Mimar, bir binayı tasarlarken yapıyı zihninde canlandırarak estetize eder ve daha sonra inşa edeceği yapıyı realize eder.
Taşlara adeta ruh vererek sanatını konuşturur. Kendisinden sonra gelecek mimarlara öncülük eder ve onların ufkunu açar. Şair, kelimelere takla attırarak mısralara en girift ve anlaşılması güç konuları sığdırır ve anlaşılır hale getirir.
Bu bağlamda Kur'an'i Kerim, ehsanü'l hadis olması hasebi ile, muhataplarını gergef gergef işlediği can alıcı konular arasında mest ederek dolaştırır ve hayretten hayrete sürükler; akıllara safiyet, berraklık ve dinamizm kazandırır. Peygamberler, başka bir deyişle risalet önderleri cahiliye derekesinde bocalayıp duran insanları, diriltici mesajlarla inzar ve ibşar ederek kurtuluşa davet eder, bu ihya edici çağrıya candan kulak verenler ebedi saadete giden yolda ilk adımını atmanın huzurunu yaşarken; görmezlikten gelen yadsıyan, sırt dönen, sed çeken bedbahtlar ise, cehenneme giden yolda ilk adımını atmanın kaosunu yaşarlar.
Vahiyle muhatap kılınan insan, kur’an tarafından yontulur, şekil verilir ve ruhi manada estetize edilir. Bahtiyarlardan olmak gibi bir arzu ve sahih niyetimiz varsa, kendimizi kur’an’ın şifa verici, düzeltici, düşün dünyamızı her türlü kirli fikri akımlardan tezkiye edici ilkelerine teslim etmek durumundayız