Geçmişimizde daha çok mu geleneklerimize bağlıydık?
Büyüklerimizin yanında bırakın yatmayı, bacak bacak üstüne atıp oturamazdık.
Okuduğumuz okulun değil, gördüğümüz her öğretmenin yanından geçerken önümüzü ilikler başımızı öne eğerek selam verirdik.
Toplu taşıma araçlarında bir kadın ya da yaşlı birini gördük mü, yerimizi saygıyla verirdik.
Ailemizin, büyüklerimizin yanında ağzımızdan çıkacak kelimelere dikkat ederdik.
Bırakın çocuğumuza vurmayı bağıramaz ve hatta kucağımıza alıp sevemezdik.
Sayabilecek o kadar güzel geleneklerimiz vardı.
Ya şimdi?
Şu ya da bu kişilerin yapması önemli değil, önemli olan bu konulara değinilmesi.
Bir açıklama…
Diyanet Sen Bursa 2 Nolu Şube Başkanı Kemal Göleç’in sözleri…
“Toplumumuzun en kıymetli hazinelerinden biri, köklü ahlak anlayışımız ve iffet merkezli hayat tarzımızdır. Ne var ki günümüzde, bazı medya yayınlarında bu değerlere zarar veren içeriklerin artması endişe verici boyuta ulaşmıştır. Özellikle bazı televizyon programlarında; çocuk istismarı, cinsel saldırı, aile içi şiddet, cinayet ve çarpık ilişkiler gibi hem insan fıtratına hem de toplumsal yapımıza aykırı konular, olağanlaştırılarak kamuoyuna sunulmakta, böylece vicdanları yaralayan içerikler normalleştirilmektedir. Bu tür yayınlar yalnızca bireyleri değil, toplumun bütün dokusunu derinden etkilemektedir. Çocuklarımızın ve gençlerimizin masum dünyası telafisi güç biçimde kirlenmektedir. Medyanın bu yöndeki etkisi, kötülüğü meşrulaştırmakta; şiddeti, iftirayı ve sapkınlığı sıradanlaştırmaktadır. Nitekim tüm bunlar ile şiddet toplum nezdinde normalleştirilmekte ve kanıksatılmaktadır. Bu yayınları gerçekleştiren birkaç ismin sözde adalet savaşçısı (!) toplumun belli kesimlerinin yozlaşmış, devlet sisteminin ise iflas etmiş gösterilmesi kabul edilemez. Herhangi bir fayda üretmeyen toplumu olumsuz etkileyen bu yayınlara derhal son verilmelidir. Yayıncılık, insan ruhunu kirleten değil; insana değer veren, iyi örnekleri görünür kılan görev üstlenmelidir.”
Büyüklere de görev düştüğünü belirtiyordu Başkan Göleç…
“Ailelere de önemli sorumluluklar düşmektedir. Çocuklarımıza bilinçli medya kullanımı konusunda rehberlik etmek, onların izledikleri ve dinledikleri içerikleri takip etmek ebeveynlik sorumluluğumuzun parçasıdır. Medya okuryazarlığını teşvik etmek ve çocuklarımızı bu alanda donanımlı bireyler olarak yetiştirmek, onları geleceğin güçlü ve sağduyulu fertler haline getirecektir. Kadim aile değerlerimizin korunması, çocuklarımızın psikolojik olarak sağlıklı yetişebileceği bir ortamın oluşması ve güvenli bir toplumun inşası için ekranlardaki çürümeye son vermek zorundayız.”
Açıklamalarında haklı mı Kemal Bey?
Kesinlikle.
Türk toplumu değerlerini, geleneklerini yitirmemeli.
Bazı beyin özürlülerin gericilik dediğine bizler gibi Türk geleneklerine bağlı insanlar da terbiyesizlik etme diyoruz.
Modern olmak…
Saygısızlık, terbiyesizlik ve Türk geleneklerini yitirmek değildir.
Modern ve medeni olmak…
Türk toplum değerlerini koruyabilmek; büyüklerini saymak, küçüklerini sevmek ve vatanına milletine layık birer insan olarak yetişmektir.
Önce anne- babalar sonra öğretmenler Türk geleneklerini yeni nesillere öğretmelidir.
Asıl görev onlarındır.
Ulu Önderimiz Tek Liderimiz Atamızın şu sözleriyle bitirelim yazımızı…
“Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.”
Ve öğretmenler için bakın ne demiş Atamız...
"Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır."
"Unutmayınız ki cumhurbaşkanı bile sınıfta öğretmenden sonra gelir."
"Öğretmenler; yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır."