Yarın bir kez daha sandıklara gideceğiz.
Şeffaf sandık bunlar.
Milletvekili seçimleri gibi değil yerel seçimler.
Yanımızdakileri, her gün görebileceğimiz kişileri seçeceğiz yarın.
Muhtarlarımızı, belde, ilçe ve il belediye başkanlarını, meclis üyelerini, azaları belirleyeceğiz.
Uzun bir gün olacak.
Sandıklarda kuyruklar oluşacak.
Ancak yurttaşlık görevimizi yapıp sandıklara gidip oylarımızı atmanın onurun yaşayacağız.
Niye?
Çünkü bir görevdir oy kullanmak vatandaş için.
“İstemiyorum, hiç birine güvenmiyorum, sandığa gitmeyecek, oy atmayacağım” demek bir yurttaşlık görevi değildir.
Aylardır yanımızda muhtarlar, başkan adayları.
Siyasi partilerle giydirilmiş araçlarla, kornalarını çalarak geldiler dibimize.
Çay, kahve, kalem, atkı, çakmak ve birçok armağan dağıttılar.
Mahallelerimize, evlerimize, işyerlerimize, sokaklarımıza, kahvelere geldiler.
Hoş, sohbet, sarılmalar, tokalaşmalar ve oy istemeler.
Hatta bazı muhtar adayları ev kapılarımıza gelip kendilerini tanıtan el ilanlarını kapılarımıza astılar.
Amaç ne?
Göreve gelmek ve o koltuğa oturmak.
Muhtar adayları da dahil; ne dediler?
“Sizlere şunları yapacağız, bunları edeceğiz, şu olacak, bu olacak, bana güvenin atın oyunuzu bana”
Ah o sandık yok mu o sandık?
Amaçları ne adayların?
O sandıktan en çok oyu alıp, çıkmak.
Seçildikleri zaman mı?
Ne sandığın işi kalacak ne de sandığa gidip oy atan vatandaşın.
Hepimiz yıllardır karşılaştık, yaşadık.
Yarın sandık zamanı.
Yarın oylarımızın çok kıymetli olduğu anlar.
Yarın o sandık sizin, bizim, herkesin beş yılını emanet ettiği önemli bir görevi üstlenecek.
Gideceğiz; atacağız oylarımızı sandığa.
Ve…
Zamanı geldiğinde görevliler tarafından birer birer açılacak sandık.
Hepimiz gözlerimizi fal taşı gibi açıp izleyeceğiz o sandığı.
Dikkatle bakacağız o sandığa…
Dökülecek sandıklardan oylar masalara.
Kim çıktı? Hangi aday önde?
Hangi muhtar doludizgin gidiyor?
Hangi sandıktan hangi partiye çıkıyor oylar?
Pür dikkat bakacak, izleyecek ve sorgulayacağız sandığı.
Birileri “sahip çıkın sandığa” diyor.
Birileri kol kanat gerecek o sandığa.
Ve…
Her sandığın içindekilerin sayımı bittiğinde yine atılacak bir kenara hepimizin heyecanla açılmasını beklediğimiz kutu.
O aylardır herkesin peşinde koştuğu, havasından yanına varılmayan, her TV kanalında dile getirilen sandık tükenmişti.
Yine, yeniden bir kenara atılacağını biliyordu.
İçindeki oylar tükendiğinde elden ele dolaşıp atılıyordu kenara.
Ve…
İşi bir daha ki seçimlere kadar bitmişti.
Çürümez, kırılmazsa bir dahaki seçimde yine el üstünde tutulacaktı da…
O her seçim de değer verdiği insan kırmazsa, çöpe atmazsa.
Ey sandık…
Yarın yine baş tacısın.
Kıymetini bil.