İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem’in açıklamalarının ilk bölümünü dün aktarmıştım.
Gerçekten çok önemliydi sözleri.
Birilerine öğüt vermek değildi amaç.
Çokbilmişlik de değildi söyledikleri.
Bilimsel ve doğrularla artıları, eksileri ortaya koydu ve yol gösterdi.
Uygulanır mı?
Yönetenler mutlaka uygulamalı ve bu sözleri önemsemeli.
Bakın neler anlattı…
“Bursa’mız, altında aktif fay hatları barındıran, birinci derece riskli kentlerin başında gelmektedir. 6 Şubat depremlerinin acıları halen sıcak, halen içimizi yakmaktadır. Peki, geçmişte yaşadıklarımızdan ders çıkarmamakta ısrarcı olacak mıyız? Doğal afetlerle karşılaşabileceğiz. Dere yataklarını ıslah etmek, dere yataklarında bulunan yapıları tasfiye etmeye başlamak için geçen her gün, geç kaldığımız bir gün daha demektir. Bu nedenle hazırlıklara geç kalmadan hemen bugün başlamalı ve büyük bir afet ile karşı karşıya kalmadan harekete geçmeliyiz. Bursa huzurlu, yaşanabilir, dirençli ve ruhunu geri kazanmış olarak acilen dönüşmelidir. Uzun yıllardır konuştuğumuz bir diğer sorunumuz ise kuşkusuz kentsel dönüşümdür. Maalesef Bursa’da ilk düğmeyi yanlış ilikleyerek planlama yapmadan, dönüşüme ihtiyaç olan bölgelerden değil, rantı bol olan bölgelerden başladık. Israrla talebimiz Büyükşehir Belediyesi ve İMO Bursa Şubesi arasında yapılacak bir protokolle tüm şehrimizin yapı stoğu envanterini net bir şekilde ortaya koymaktır. Kaçak yapı demek bizim tanımımızla öncelikle mühendislik hizmeti almamış güvensiz alanlar, içinde yaşayan her bir vatandaşımız için ayrı birer tabut demektir. Üzülerek belirtmek isterim ki Bursa’da kaçak inşaat kültürü oluşmuştur. Uzun yıllardır siyasi kaygılarla kaçak yapılaşmaya göz yumulmuş, dönem dönem de çıkartılan imar aflarıyla vatandaş adeta kaçak yapı yapmaya teşvik edilmiştir. Zira bugüne kadar yapılan kaçak yapılar yapanın yanına kâr kalmıştır. Plansız sanayileşme ve imar uygulamaları sonucunda ve üzerine bir de artan plansız nüfusla beraber Bursa her geçen gün yaşanamaz bir şehir olma yolunda ilerlemektedir. Belediyelerimizin kaçak yapılaşmayla mücadelesindeki engellerin sebepleri mutlaka sorgulanarak acil çözümler üretilmesi gerekmektedir. Artık Bursa hukuksuzluğu kaldırmamakta ve acilen hukuka uygun planlamalara ve projelere dönerek hukuksuzluğa dur demelidir. Bu çerçevede ilgili bilim kurulumuzun hazırladığı sorun tespitleri ve çözüm önerilerini içeren raporumuzu paylaşarak kamu idarecileri ve yerel yöneticilere yardımcı olmaya çalışacağız. Kent anayasası ile birlikte sürdürülebilir bir ulaşım master planı acilen oluşturulmalıdır. Unutmayalım ki Bursa hepimizin.”
Bunlar çok önemli açıklamalar. Ne olursa olsun; Bursa’yı yönetenler işin ehilleri ile çalışmalı ve Bursa’ya hizmet etmeli.
Devam etti Başkan Erdem açıklamalarına…
Su ve doğa kenti Bursa aslına dönmelidir. BUSKİ verilerine göre şu an Bursa’nın eğer yağış olmazsa en fazla 50-60 günlük suyu kalmış durumdadır. Kızılderililerin bir sözü vardır: “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” Bu nedenlerden dolayı 2050 Yılı Kent Anayasası hazırlanırken, Bursa’nın sürdürülebilir ve yaşanabilir bir kent olabilmesi için doğal kaynaklarının korunması ana hedefi ile hazırlanması ve Bursa’nın suyunu içen herkesin plana sahip çıkması gerektiği unutulmamalıdır! Bugüne kadar yapılan plansız şehirleşme ve büyüme ile Bursa’mızın doğal, tarihi ve kültürel değerini kaybetmiş bulunuyoruz. Bu sebeple kaybetmiş olduğumuz kent ruhumuzu geri getirmek, günümüze kalan sınırlı sayıdaki bu değerleri korumak ve gelecek nesillere aktarmak gibi bir sorumluluğumuz vardır. Öncelikle hedefimiz şehrimizin tarihi ve kültürel miras envanterini çıkarmak, yeni planlamamızda Koca Sinan’ın yapı yapmaya kıyamadığı Bursa için aynı hassasiyetlere sahip bir yaklaşımla dönüşümü ve yenilemeyi sağlamak olmalıdır.
Ve acı gerçeği yüzümüze vurdu Başkan Erdem…
“Bursa, Türkiye’nin 81 ili arasında en hırpalanmış şehirlerinden bir tanesidir. Tüm sorunların temel kaynağı planlama eksikliğidir. 1998 yılında Büyükşehir Belediyemiz ve Bursa dinamiklerinin birlikte hazırladığı 2020 yılı Bursa Çevre Düzeni Planından sonra aradan geçen 26 yıldan bugüne kadar yeni biri plan hazırlanmamıştır. Kaldı ki bugün yaşadığımız sorunların temelinde de büyükşehir belediyesinin ortak akılla hazırlattığı planın delik deşik edilmiş olması yatmaktadır. Evliya Çelebi’nin o meşhur sözüyle su şehri Bursa’da işler suyun akışına bırakılmış, dar bir çevrenin talepleri doğrultusunda şekillenmiştir ve maalesef sonuçları da ortadadır. Bursa’nın sadece bugününü değil yarınını da düşünerek hazırlanacak ideal bir plana ihtiyacımız olduğu çok açıktır. Şu ana kadar bahsettiğimiz kent sorunlarının tamamı birbiriyle bağlantılı olup, bütüncül bir yaklaşımla, şeffaf bir şekilde, ortak akılla ve Bursa’nın menfaatleri öncelenerek, artık birilerinin hayal ettiği Bursa değil, 2050 yılında gelecek nesillerin bizlere teşekkür edeceği, İstanbul’un arka bahçesi olmayan, yaşanabilir, huzurlu, dirençli, tarımı ile turizmi ile sanayisi ile koruma kullanma dengesi çerçevesinde sürdürülebilir şekilde büyüyen, kentin ruhunu tekrar geri kazandıracağımız bir planlama için hep birlikte ayağa kalkmalıyız.”
Birilerinin hayalleri ile değil; akılla, bilimle; işin ehilleri ile Bursa yeniden ‘Yeşil Bursa’ya’ döner.
Bursa’nın kalbine hançer sokulmamalı, Bursa artık ile demir ağlarla örülmeli.
Daha yaşanabilir Bursa için bunların kanun olarak algılanması ve uygulanması gerek.
Bunları açıklama ile işleri bitmedi İMO yöneticilerinin.
Adım adım izlemeliler.
Belediye başkanlarının Bursa ve ilçelerinde yapılmayanları, yanlışları bir bir açıklamalılar.
Yoksa yalnız basın toplantısı yaparak yol göstermekle çözüm olmaz.
Yanlışları yerinde ve zamanında göstermek sizlerin borcunuzdur.
Ki…
Hesap soran birileri olduğunu bilsin bazıları.