Kalp krizi gibi…
Kriz geçirirken, rahatlamak. Ne büyük mutluluktur.
Sevdiklerin de aynısını yaşar.
Bu kadar kolay maçı zora sokmak ve son dakikalarda sevinmek.
Bize mahsus sanırım.
Batalla inadından vazgeçse ve bu takım çift forvet oynasa ilk yarı 3-0 olurdu.
Mücahit’e kaleye arkası dönük gelen toplar heba oluyor.
Pas atacak bir kişi yok yanında.
Örneğin ilk yarıda Ahmet İlhan ve Furkan’ın iki uzun ara pasında iki stoperin arasında topla buluştu Mücahit, ancak pas atacak ve net pozisyona girip topla buluşturacağı arkadaşı yok. O da bir şeyler yapayım derken eziliyor stoperlerin arasında ve kaybediyor topları.
Normal koşullarda çift forvet oynasak tartışmasız ilk yarıyı 3-0 önde bitirirdik.
Yine de ilk yarıyı; 44. Dakikada Hamza’nın müthiş savaşımı ve Vefa’nın akıllı, bilerek ve düzgün vuruşuyla önde bitirmeyi başardık.
Ne bekliyorduk?
İkinci yarıya hırslı başlayıp, 2’yi, 3’ü bulmayı.
Tersi oldu.
47 ve 50. Dakikalarda iki ağır stoperimiz arasına atılan iki ara pası ile pozisyona giren rakip takım oldu.
İyi okumuştu Anadolu Üniversitesi Teknik Direktörü İlhan Var ve ikinci yarıya pozisyon bularak başlayan olmuştu.
İyi oynamaya başlamıştı rakip.
Biz ne yaptığımızı bilmiyorduk!
Ne zamana dek?
Dakikaların 62’yi gösterdiği Vefa’nın yeteneği ile kazanılan penaltıya kadar.
Yüreğimiz ağzımıza gelirken, oh dedik.
Yine hastalığımız devam etmeye başladı!
Furkan Özyapı net gol pozisyonunda yanındaki Tahir’e verse 3-0 olacak.
“Ben atacağım” dedi, yorgunluktan topa istediği gibi vuramadı ve net pozisyon göz göre göre kaçtı.
Ardından bir panik.
Krize girmiştik; sanki kaçan pozisyon gol yemek içindi! Berkan’ın beklenmedik hatası ve kalemizde gol.
Ardından yine akıl almaz hatalar ve rakibin baskısı.
Krizdeydik, ellerimizi Yüce Allah’a açıp dua etmeye başlamıştık…
“Allahım böyle bitsin şu maç”
82. Dakika da Zeki Dursun girmişti oyuna.
Onun oyun zekâsı Abdullah’ a verdiği pas ve onun ortasında arka direkte topla buluşan Hamza’nın çimler üzerinde kayıp attığı golle krizden çıkış.
Tamam, bu iş bitti derken, haftalardır belirttiğimiz ve istediğimiz önde basmayı müthiş yapan Ahmet Çobanoğlu’nun kaptığı top ve “abim bugün çok iyiydin, iki gol yakışır şanına” deyip Hamza’ya attırdığı 4 çarpı 4’le iyice rahatladık.
Eleştirelim biraz…
Şimdi her ne olursa olsun, gerek orta alan, gerekse savunma oyuncuları yan pas ve kaleciye geri pası beyinlerinden silmeli. “Yok, top bizde kalsın, onlar oynamasın” mantığı yok artık.
Futbol iyi pas, saha içinde yardımlaşma, savaşma ve ileriye oynanan bir oyundur.
Yan pas, geri pas bitmiştir ve hiç bir Bursasporlu oyuncu yapmamalı.
İdmanlarda Mehmet Yiğit ve Taha Can’ın arasına ara pas atılması üzerine, kademe anlayışına, prensibine kesin uyulması öğretilmeli, gösterilmeli ve üzerinde çok çalışılmalı.
Her takım, bir hafta önce rakip takımı izletiyor ve ona göre oynatıyor.
Biz…
Karşıyaka, Düzce, Muş Tokat ve bugünkü maçta bunun sıkıntısını yaşadık, bundan sonra yaşamayalım.
Şu iyiydi bu kötüydü demeyi sevmiyorum.
O müthiş formayı sırtına geçirip, yeşil çimlere çıktıysa benim için hepsi iyidir.
Velhasıl uzun yazıyı okumayı sevmeyiz de, Bursaspor olunca bunun üç katı daha yazarız; af ola.
Bitirelim…
İyiydik. Sonra korktuk, krize girdik, ellerimizi açıp Yüce Allahımıza dua etmeye başlarken, yetenekli oyuncularımızla krizden çıkmayı başardık şampiyonluğa bir adım daha yaklaştık.