8 Aralık 2024… Suriye’de bir devrin kapandığı Esed ailesinin 61 yıldır hüküm sürdüğü bir devrin kapanışı olarak tarihin sayfalarında yer alacak.
2011 yılında Arap Baharıyla başlayan 13 yıllık dönemde olmayanların 27 Kasım 2024 yılında muhaliflerin harekete geçmesiyle 12 günde olduğu bu süreç hem Dünya hem de Ortadoğu açısından önemli sonuçlar doğuracak. Başkent Şam’ın düşmesiyle Esed ve ailesi Moskova’ya sığınırken, yerlerinden edilmiş, topraklarını terk etmek zorunda kalan milyonlarca Suriyeli de sevinç naraları atarak vatanlarına kavuşacak olmanın mutluluğunu yaşadı. Yaşananlara Beşar Esed’in varlığında burada etkili olan Rusya ve İran açısından bakıldığında ise bölgedeki mutlak güçlerinin darbe aldığı aşikârdır. Rusya, Suriye’de Hmeymim ve Tartus da üs elde ederek Ortadoğu’da politika üretme kabiliyetini artırmıştı. Esed’in rejiminin sonlanması ise Rusya’yı zor durumda bırakacaktır. İran ise Suriye ve Lübnan da Hizbullah üzerinden hem İsrail’e karşı elini güçlendiriyor hem de kendi sınırlarının güvenliğini koruyarak bir güvenlik sahası oluşturuyordu. Bu son gelişmeler İran için de yıllardır çaba sarf ettiği bir sahada nüfuzunun azalmasına yol açacaktır.
Ortadoğu’da her geçen gün artan tansiyon, Suriye’de ne olacağının yaşandığı bu belirsizlik, İsrail’in bölgedeki manevra alanını artıracaktır. Son gelişmelerde bu durumu doğrular nitelikte cereyan etmektedir. İsrail Suriye’ye doğru işgal faaliyetlerini kolaylıkla sürdürme fırsatı elde ederek Golan tepelerinin “sonsuza dek İsrail'in ayrılmaz bir parçası olacağını" belirtmiştir. Bu İsrail’in tarihi emellerine ulaşmak için belirsizlikte elde edeceği kazanımları göstermesi bakımından mühimdir. ABD’nin ise bir yandan Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG unsurlarına desteğini sürdürmeye devam edeceğini belirtmesi bir yandan da tüm Suriyeli gruplarla irtibat kuracaklarını söylemesi stratejik hamleler yapılacağının göstergesidir. Bu aşamada ABD’nin bundan önce Irak’ta, Lübnan’da, Afganistan’da yaptıkları iyi irdelenmelidir. Bu yüzden bundan sonraki zaman diliminde önemli olan Suriye’de rejimi sonlandıran muhalif güçlerin kimlerle işbirliği yapacağı, Suriye’deki oluşabilecek güç boşluğunda hangi aktörlerin hangi hamleleri yapacağıdır. Tüm dengeleri değiştirecek olan her bir hamle yakından takip edilmelidir.
Türkiye ise gerek kazananların yanında yer alması gerek sınırlarının ötesindeki güvensiz ortamın giderilmesi için bir diplomatik güç elde etmesi gerekse de ülke içindeki sığınmacı nüfusun azalacak olması bakımından bu süreçten en karlı çıkacak ülkelerden biridir. Türkiye’nin bu başarısı bölgedeki nüfuzunu artırmada, kendi güvenliğini sağlamada önemlidir.
Suriye’de bundan sonra yapılması gereken ise kısa vadede geçiş hükümeti kurulmalı ve Suriye halkının katılımının sağlandığı siyasi bir düzenin hızla oluşturulmalıdır. Aksi takdirde her geçen zaman Suriye’nin bölünmesini ve bu boşluktan yararlanan İsrail’in yayılmasını hızlandıracaktır. İsrail’in bu fırsatçılığına karşıda uluslararası toplum birlikte hareket ederek, İsrail’e karşı caydırıcı önlemler almalıdır. 61 yıllık bir rejimin bitişine tanık olduğumuz bu günler hem bir tarihi devrin kapanması hem de bundan sonraki süreçte yaşananların ne sonuç doğuracağı üzerinde uzunca konuşulması gereken bir dönem. Umarım ‘Özgür Suriye’ sloganı gelecekte tam anlamıyla gerçekleşir.